Kulluk Allah c.c için yapılır

resized_15218610_7TASAVVUF++

Ey evlat! Âdet seni bağladı. Kısmet seni kaydı altına aldı. Sebepler yolunu kesti. Sebebi yaratanı unuttun. O’na tevekkülü beceremedin. Sana ilk vazife: Amellerini tazele! Bütün işlere yeniden ve baştan başla. İhlâs sahibi ol; gözünde ve gönlünde Hak varlığından başkası olmasın. Kulluk Allah için olur. Kula kulluk edilmez, karşına çıkana şu âyeti oku:

“Cin tayfasını ve insanları, ancak bana kulluk edeler, diye yarattım.” (ez-Zâriyât, 51/56)

İnsanlar ve bu gözle görünmeyen, gizli ve şuurlu yaratıklar olan cinler, oyuncak için yaratılmış değildir. Onların yaratılışında binlerce gizli mana saklıdır. Allah, boş iş etmez. Yemek, içmek, bunları yaşatır; ama niçin yaşarlar? Oynasınlar ve zıplasınlar diye mi? Yatsınlar, uyusunlar, eğlensinler diye mi? Gaye, yalnız bu mudur?

Ey gafiller! Uyanınız; hele bir gözünüzü yumun; hayalin biraz ötesine geçin. Yaratılışınızdaki hikmeti, hemen sezeceksiniz.

Kalbinizi yürümeye alıştırın. O bir adım giderse ikinci adımı yürütmeye koyulun. O yürümeye başlarsa elinden çabuk tutarlar. Yeter ki, Şah’ın yolunu bile. O’na doğru yürüye. Kalp bir adım atsa, O Şah beş adım atar. Belki daha da fazla… O, sevdiklerine kavuşmayı en çok sevendir. Kulun sevgisi, Hak sevgisi önünde nasıl varlık iddiasında bulunur? Yokluğunu sezdiği hâlde, “severim” sözünü nasıl söyleyebilir? Sevgiyi, Allah kulun kalbine atar. Kul, o miktarda Allah’ı sevebilir; artığı olamaz. Allah, “Dilediğine rızkı sayısız verir, hesap etmez.” (el-Bakara, 2/212)

O’nun kulları, O’na vekildir; halifedir. Halife, ustasının emri dışında değildir. Arzu Şah’ındır. Şah bir emir buyurursa halife yapar; halife bir dilek dilerse hemen yerine gelir. Bu söz, şeydir, şeydir diyorum, anla! Dile bu kadar geliyor. Mana âlemini tasvir, bu kadar olur. İşte bunlara çalışalım.

Bu hâl ki tamam oldu; yolculuk da tamam oldu. Dünya nedir, âhiret nedir, sivâ -Hakk’ın zatından başkası- var mı, yoksa yok mu? Bunlar, işte anlattığım yolculuk sonunda bilinir.

Şifa bu yolda olur. Yakınlık buradan başlar. Mülk burada, ün, saltanat bu ufukta… Beylik yine bu yolda. Köşkünü buraya kuranın zerresi kocaman dağ olur. Damlası ummana döner. Yıldızı ay kadar parlar. Ayı, yılı aşar. Azı çok, yokluğu varlık olur. Bitmişini sonsuzluklar kucaklar. Hareketi, sanki kâinatı yerinden oynatıyor sanılır. Selvi dalları gibi yücelere çıkar, Arş onu kucaklar. Kökü zemin derinliğinde saklıdır. Dalları, dünya ve âhirete serin ferahlık verir. Bu dallar ilim ve hikmettir. Bunlara sahip olan başka ne ister ki? Dünya, önünde yüzük taşı kadar küçülür. Dünya, onu bağlayamaz. Âhiret ona sınır çizemez. Sultanlar ona ferman okuyamaz. Mülk onu avutamaz. Perdeciler ondan nesne saklayamaz. Ona tek el uzanamaz. Üzüntü ondan uzak olur.

İşte bu yol buraya varır; yolculuk biter. Kul, salâhını böyle bulur. Ve yine kullara döner. Bir kurtarıcı olarak ellerinden tutar, dünya denizinden çeker, çıkarır. Tabii nasibi olanı, Hakk’a uyanı…

Allah’ım, hayır dileğine eren bu büyük insan, esirgeyen olur; kulların delili, saklayıcısı, terbiyecisi, yöneticisi olur. Kalbinde saklı duran dilleri bu zat çözer. Onun nuru, sağında solunda ışık tutar. İşte, Allah’ın hayır dilediği kimseler bu zatı bulurlar. Hayır dilemedikleri de onu göremez, kör olurlar. Bulamazlar; kaybolurlar. Bunlar tek olur.

Onlar halk arasına girerken, sahipleri Hak’tır. Halkın zararı onlara dokunmaz. Her bakımdan selâmet içinde olurlar. Halkın yararı ne ise onu başarırlar. Hakk’ın yardımı onlara her güç işi kolay eder. Allah’ın yardımı ile kulları doğru yola çağırırlar.

Allah’ın salih kulları, çeşitli olur. Her birinin birkaç ismi bulunur. Bazen tümüne bir isim verilir. Onlara zahit de denebilir. Dünyayı kalbine koymadan kulluğa devam eden zahit olur. Zahitlik kolay olmaz, Allah’ın kolay ettiğine kolay olur.

Zahit vardır, âhirete düşkündür. Tek arzusu, cennete girmektir. Bütün emeli budur.

Zahit vardır, dünya gözünde yoktur. Âhireti de kabul etmez. Onları yaratana koşar. Asıl zahit budur. İyiliğe örnek olmak için böyle gerek.

Ne oldu size? Sanki hiç ölmeyeceksiniz. Hâlinizden öyle anlaşılıyor. Sanki kıyamet günü dirilip huzura çıkmayacaksınız. Ve hesap vermeyeceksiniz. Sırat köprüsünü hiç görmeyeceksiniz. Bu nasıl düşünce? Bu nice inanç? Bu hâlinize bakmadan iman ve İslâm davası için iddialar yapıyorsunuz. Yazıklar olur size! Hâlinizi düzeltiniz, yoksa batarsınız.

İşte Kur’an! Bilgi sizde yok oldu. Onunla amel etmezseniz, kıyamet günü aleyhinize şahitlik eder. Bilginlerin yanına gider, öğütlerini tutmaz, sözlerini dinlemezseniz, öbür âlemde ne olacak hâliniz? Bu da o gün aleyhinize bir delil olacak ve ateşte yanmanıza sebep teşkil edecek. Bir ilim adamının yanına gider, sözlerini dinlemezseniz, Peygamber öğüdünü dinlememiş gibi hata etmiş olursunuz.

Yorum bırakın