Şiir:
Konuk sahibi herkese ziyafet çekti
Âlemlere rahmet olsun diye cihanı doyurdu.
Çok tatlı yemekler en ağır konuklar için saklanır. Allah’ın, «Ey inanmış ve kazanmış olan nefis! Rabbi-ne dön!» (Fecir sûresi, 28) hıtabiyle işaret buyurduğu gibi sen, bu ilâhî nimete yabancı olan kimselerden değilsin.
Şeyh Muhammed dedi ki: «Söz alanı çok uzun ve geniştir, herkes dilediği gibi konuşur.» Ben de dedim ki; Söz alanı pek dardır ama mânâ alanı geniştir. Sözden daha ileri geç ki, genişlik güresin! Bu alanı sey-redesin! Bir bak ki, sen nasıl bir uzaksın, yahut uzak olan bir yakınsın!
«Siz iyi biliyorsunuz» dedi. «Bizim söz ile işimiz yok,» dedim. Sen ne isen osun, ancak suret yönünden daha ileri bak ki «topluluk rahmettir.» Eğer seninle konuşmaya gelmezlerse bundan ürkme ve kaçınma çünkü suret arkasından konuşurlar; benimle tarikat sırları hakkında bir şey konuşmazlar. Çünkü hem dışarıda hem içerde yabancılar vardır. Sen ancak yalnız kaldığımız bir zamanda gel! (M. 15) Güzel huylu isen, sende kincilik, hayinlik, hırsızlık yoksa. Ama bu insan vücudunda gizli hiyanet ve hırsızlıklar da vardır. Nasıl ki Davut Peygamber zamanında adalet zinciri göklere kaçmıştı. Bu, hiç kimsenin bilmediği gizli hırsızlıklardan ileri gelmişti. Ama zincirin kaçtığını görünce herkes bildiki, bunda bir sebep vardır. Bütün adalet olmasa dünyada gönül aydınlığından, zevkten ve saf adan ne varsa ortadan kalkar ki, bu da sebepsiz değildir. «Allah bir topluluğa verdiği nimetini, o topluluk nefislerinde bir bozukluğa bir değişikliğe uğramadıkça ellerinden almaz.» (Enfal sûresi, 54).
Eğer sen kendi temizliğini, iyliğini gözetir, o gizli hayinliklerden içini arıtırsan, sendeki iyil:k ve temizlik daha da ileri gider. Ey hak yolunun gerçek yolcusu gönlünü hoş tut! Çünkü gönüller okşayan o ulu Tan rı senin işini onarmaya uğraşıyor. «O, her gün başka bir işle uğraşmaktadır.» (Rahman sûresi, 29). O, ya arayanın, ya aranılanın işiyle meşguldür. Bu ikisinden başka her kim ne söylerse ahmaklık etmiş olur. Öyle bir kimse her ne kadar kendi ahmaklığını görmez; ancak ilâhî görüşe sahip ve her şeye Allah miriyle bakan erenlerdendir ki, hünerin ve ince görüşün ne olduğunu anlar ve bilir. İlâhî görüşlerden uzakta kalan gözlerde ancak ahmaklık ve perde vardır.
Şimdi ey gerçek dost! Yüce Allah senin işini başarmak ve onarmakla meşguldür; hem görünürde, hem görünmez âlemde sizinle uğraşmaktadır. Sizi hiç ihmal etmez, şu âyette buyuruyor ki: «Siz ancak Allah dilerse isteyebilirsiniz,» yani o irade etmedikçe bir şey isteyemezsiniz; «Allah bilgin ve bilgedir.» (Dehr sûresi, 30). Yani ey Mustafa (S.A.) sen ne istersen o bizim isteğimizdir! Nefis değildir, heva değildir. Bazı kimseler de derler ki: Buradaki isteyemezsiniz sözü, sahabeye ve ümmete söylenmiştir. Yani siz isteyemezsiniz, doğru yolu aramasını da bilmezsiniz; ben ki Allah’ın elçisiyim; ben isterim.