NİÇİN ISRARLA BENİ BENDEN GİZLİYORSUN?

Dücane cündioğlu

Ah, insan bir de içine bakabilse! Asıl o suret-i batına’sını görebilse. İçini, evet, bütün zavallılığıyla ve bütün ihtişamıyla içini.
İnsan, nerede ve nasıl görebilir içini?
Elbette hakikî bir dostun aynasında.
İnsan bir tek insanda görebilir insanı.
İrfan geleneğimizin büyük ustalarından Azizüddin Nesefi (öl. 1287) cenneti de, cehennemi de üçe ayırır.

1. Ahmakların cenneti ve cehennemi

2. Akillerin cenneti ve cehennemi

3. Aşıkların cenneti ve cehennemi

Mal mülk ahmakların, makam mevki akillerin olsun, bak, ben hep senin huzurundayım, divanen olarak. Uğruna aklını terketmiş olarak, belki yalınayak, belki çırılçıplak. Hadi, kaldır şu yüzünden hicabını da naz etme ey sevgili, bir kez olsun, çevir yüzünü de bak şu mecnûnuna!

http://ducanecundioglusimurggrubu.blogspot.com/2013/04/nicin-israrla-beni-benden-gizliyorsun.html

CANIM CANIN OLSUN, CÂNIM!

dücane cündioğlu

Ayrılığın sona ermesi, kavuşmak mı demek acaba?
Aslâ!
Kavuşmak, bilâkis ayrılık demekti. Kavuştukça ayrılmak, kavuşmak için ayrılmak demekti.
Ayrılmaksa, gurbete çıkmak, garipleşmek idi, garipleşmek, yani yabancılaşmak. İlden ile, elden ele gezmek, tâ ki eve dönünceye kadar gezmek, biteviye gezmek, dolanmak, dolaşmak, karışmak, ele karışmak, çokluğun nefesini nefesinde hissetmek. Bir tür teneffüse çıkmak, nefes alıp vermek, güya nefes almak için nefesini kaybetmek. Yansızlaşmak, yanını/yanlarını kaybetmek, âlemdeki yansız tek nesne (nokta) oluncaya, noktalaşıncaya, bir tek nokta(cık) hâline gelinceye değin küçülmek. Gelinceye, yani yok oluncaya değin küçülmek, galebelik galebe çalıncaya, galebelik’ler içinde mağlub oluncaya değin, canım canın olsun, cânım, deyinceye değin küçülmek…

İlahi Aşk bir nokta idi, Aşk her yerde

gemi
Yazıklar olsun ki vakit geçti, bizse çılgın aşıkız, deli divâneyiz. Kıyısı belli olmayan bir denizdeyiz. Bir gemiye binmişiz, gece, bulutlu bir gece.. Allah’ın denizinde Allah’ın lütfü ile, onun ihsan ettiği güçle, başarıyla gemimizi sürüp durmaktayız.

İlahi Aşk bir nokta idi… / Aşk her yerde

aşk

Gönül her kimin yanında ise, her kime gitmişse, o bizim dilberimizdir. O şimşek, nereden parlar, hangi yönden çakarsa, o bizim cevherimizdendir. Üstünde, Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna karşı “Evet’diyen her ruhun sevgi ve heyecanını taşıyan her mana altını hangi madende olursa olsun, o bizim altınımızdandır.

Elveda Zeynep / Mersiye

Hüseyn meydana gidecek
Gidecek ve dönmeyecek
Bacısıyla konuşuyor
Son defa veda ediyor:
Elvedâ Zeyneb elvedâ
Ben gidiyorum meydana
Düşman ile çarpışmaya
Ceddimin dini uğruna
Öz kanıma boyanmağa
Elvedâ Zeyneb elvedâ.
Bacı ben şehid olunca
Çok dövünüp de ağlama
Sabrınız çok olsun bacı
Emânet kalın Allah’a
Elvedâ Zeyneb elvedâ.
Zeynep bu susuz yavrular
Yavrusu ölmüş analar
Sana emanetim bacı
Yakınma çok sızlanma çok
Elvedâ Zeyneb elvedâ.
Acılar anası Zeyneb
Hazin baktı kardeşine
Ey peygamberler vârisi
Kalbimin son tesellisi
Kardeş Hüseyn, kardeş Hüseyn.
Gücüm yok, kırıldı belim
Git demeye varmaz dilim
Kardeş gitme bir daha dön
Son kez göreyim nur yüzün
Kardeş Hüseyn, kardeş Hüseyn.
Gözlerim arkandan bakar
İçim yanar, bağrım yanar
Gözümde yaşlar tükendi
Kalbim sızlar, sızlar, sızlar
Kardeş Hüseyn, kardeş Hüseyn.
Küçücük kızı Sakine
Koşarak geldi Hüseyn’e
Açtı minik kollarını
Sarıldı ayaklarına
Gitme baba, gitme baba
Baba ne olursun gitme
Bizleri kimsesiz etme
Götür bizi Medîne’ye
Düşmanlara esir etme
Gitme baba, gitme baba
Baba bu küçücük kalbim
Ayrılığına dayanmaz
Gözlerimin yaşı baba
Bir ömür boyu kurumaz
Gitme baba, gitme baba
Bütün çocuklarla baba
Söz veriyoruz biz sana
Biz artık su istemeyiz
Su deyip seni üzmeyiz
Gitme baba, gitme baba
Hüseyn elvedâ ediyor
Gökte melekler ağlıyor
Düşman Hüseyn’i bekliyor
Zeyneb ölümden dönüyor
Eyvâh Hüseyn, eyvâh Hüseyn
Zülcenâh’a bindi Hüseyn
Susuz yola düştü Hüseyn
Fırat uzaklardan bakar
Akar, mahzun-mahzun akar
Eyvâh Hüseyn, eyvâh Hüseyn
Başına neler mi geldi?
Hüseyn’i kimler mi kesti?
Bunları bana sormayın
Nebî ağlar, Zehra ağlar
Eyvâh Hüseyn, eyvâh Hüseyn
Hüseyn’e kaç ok saplandı?
Kimler elinde doğrandı?
Bunları bana sormayın
Ali ağlar Mehdî ağlar
Eyvâh Hüseyn, eyvâh Hüseyn
Çadırları nasıl yandı?
Başı kaç diyar dolandı?
Bunları bana sormayın
Kalem ağlar kağıt ağlar
Eyvâh Hüseyn, eyvâh Hüseyn
Kan kılıca galip oldu
Kılıçlar kanda boğuldu
Hak müstahakkını buldu
Bâtıl düştü zâil oldu.

Ahmed Azadî

İlahi Aşk bir nokta idi… / Aşk her yerde

abdulkadir geylani

Aşk Nedir?

Bir gün Abdulkadir-i Geylani Hazretlerinin yanına 3 kişi gelir ve aşk nedir diye sorarlar O da; eğer siz bunun cevabını almak istiyorsanız halazadem olan Ahmed-i Rufai (KS)’e gidin, demiştir.

O üç kişi doğruca Rufai Hazretlerinin yanına giderler Rufai Hz’leri ihvanları ile beraber sohbet etmektedir. O üç kişi selam verdikten sonra; Efendim size aşk hakkında soru sormak istiyoruz. Geylani Hazretleri’ ne sorduk size havale etti. Aşk nedir? Diye sorarlar.
Ahmed-i Rufai Hz.’leri yanında oturan dervişine;
Haydi evladım Huu esmasını okuyun, deyip kendisi de halkanın ortasına çıkarak ellerini kaldırır;

Aşk, Aşk, Aşk, diyerek döne döne sema ederek yükselmeye baslar ve en sonunda da gözden kaybolur. Bu hali gören dervişleri ağlamaya başlarlar.
Niye geldiniz? Sizin yüzünüzden şeyhimizi kaybettik, diye feryat ederlerken, Geylani Hazretleri gelir Dervişlere;
Üstadınız nerede?
Onlarda halkanın ortasını gösterirler. Olan bitenden haberdar olan Geylani Hazretleri;
Buraya hemen gül yağı getirin. Bülbül güle aşıktır, dervişte şeyhine, aşık gül kokusuna dayanamaz, der.
Biraz sonra herkesin şaşkın bakışları arasında Rufai Hazretleri Aşk, Aşk, Aşk deyip havadan inmeye baslar.
Geylani Hazretlerini görünce boynunu büküp, sükûnet eder.
Ve ona Aşk nedir?, diye soran o üç kişiye;

İşte Aşk budur… Yanıtını verir.

İhlas olsa aşk olmasa
Amel olsa aşk olmasa
Kur’an olsa aşk olmasa
Âlim olsa aşk olmasa
Müderris olsa aşk olmasa bir işe yaramaz…

Aşk olsun, aşkımız nur olsun…

Sala – Abdulkadir Sehidoğlu ( huseyni makami )

Es Salatu Ve’s-Selamu Aleyke Ya Rasulallah!

Es Salatu Ve’s-Selamu Aleyke Ya Habiballah!

Es Salatu Ve’s-Selamu Aleyke Ya Nûre Arşillah!

Es Salatu Ve’s-Selamu Aleyke Ya Hayra Halgillah!

Es Salatu Ve’s-Selamu Aleyke Ya Seyyidel Evveline Vel Ahirin!

Vel Hamdü Lillahi Rabbil Alemin!

Ey Allah’ın Resûlu Salat-u Selam Senin üzerine olsun!

Ey Allah’ın Habibi Salat-u Selam Senin üzerine olsun!

Ey Allah’ın Arşının Nuru Salat-u Selam Senin üzerine olsun!

Ey Allah’ın Mahlukatının Hayırlısı Salat-u Selam Senin üzerine olsun!

Ey Öncekilerin ve Sonrakilerin Efendisi Salat-u Selam Senin üzerine olsun!

Hamd Alemlerin Rabbi Olan Allah İçindir!

Konuk sahibi herkese ziyafet çekti Âlemlere rahmet olsun diye cihanı doyurdu.

şems

 

Şiir:

Konuk sahibi herkese ziyafet çekti

Âlemlere rahmet olsun diye cihanı  doyurdu.

Çok tatlı yemekler en ağır konuklar için saklanır. Allah’ın, «Ey inanmış ve kazanmış olan nefis! Rabbi-ne dön!» (Fecir sûresi, 28) hıtabiyle işaret buyurduğu gibi sen, bu ilâhî nimete yabancı olan kimselerden değilsin.

Şeyh Muhammed dedi ki: «Söz alanı çok uzun ve geniştir, herkes dilediği gibi konuşur.» Ben de dedim ki; Söz alanı pek dardır ama mânâ alanı geniştir. Sözden daha ileri geç ki, genişlik güresin! Bu alanı sey-redesin! Bir bak ki, sen nasıl bir uzaksın, yahut uzak olan bir yakınsın!

«Siz iyi biliyorsunuz» dedi.  «Bizim söz ile işimiz yok,» dedim. Sen ne isen osun, ancak suret yönünden daha ileri bak ki  «topluluk rahmettir.» Eğer seninle konuşmaya gelmezlerse    bundan ürkme ve    kaçınma çünkü suret  arkasından konuşurlar;  benimle tarikat sırları hakkında bir şey konuşmazlar. Çünkü hem dışarıda hem içerde yabancılar vardır. Sen ancak yalnız kaldığımız bir zamanda gel! (M. 15) Güzel huylu isen, sende kincilik, hayinlik, hırsızlık yoksa. Ama bu insan vücudunda gizli hiyanet ve hırsızlıklar da vardır. Nasıl ki Davut Peygamber zamanında adalet zinciri göklere kaçmıştı. Bu, hiç kimsenin bilmediği gizli hırsızlıklardan ileri gelmişti. Ama zincirin kaçtığını görünce herkes bildiki, bunda bir sebep vardır. Bütün adalet olmasa dünyada gönül aydınlığından, zevkten ve saf adan ne varsa ortadan kalkar ki, bu da sebepsiz değildir. «Allah bir topluluğa verdiği nimetini, o topluluk nefislerinde bir bozukluğa bir değişikliğe uğramadıkça ellerinden almaz.» (Enfal sûresi, 54).

Eğer sen kendi temizliğini, iyliğini gözetir, o gizli hayinliklerden içini arıtırsan, sendeki iyil:k ve temizlik daha da ileri gider. Ey hak yolunun gerçek yolcusu gönlünü hoş tut! Çünkü gönüller okşayan o ulu Tan rı senin işini onarmaya uğraşıyor. «O, her gün başka bir işle uğraşmaktadır.» (Rahman sûresi, 29). O, ya arayanın, ya aranılanın işiyle meşguldür. Bu ikisinden başka her kim ne söylerse ahmaklık etmiş olur. Öyle bir kimse her ne kadar kendi ahmaklığını görmez; ancak ilâhî görüşe sahip ve her şeye Allah miriyle bakan erenlerdendir ki, hünerin ve ince görüşün ne olduğunu anlar ve bilir. İlâhî görüşlerden uzakta kalan gözlerde ancak ahmaklık ve perde vardır.

Şimdi ey gerçek dost! Yüce Allah senin işini başarmak ve onarmakla meşguldür; hem görünürde, hem görünmez âlemde sizinle uğraşmaktadır. Sizi hiç ihmal etmez, şu âyette buyuruyor ki: «Siz ancak Allah dilerse isteyebilirsiniz,» yani o irade etmedikçe bir şey isteyemezsiniz; «Allah bilgin ve bilgedir.» (Dehr sûresi, 30). Yani ey Mustafa (S.A.) sen ne istersen o bizim isteğimizdir! Nefis değildir, heva değildir. Bazı kimseler de derler ki: Buradaki isteyemezsiniz sözü, sahabeye ve ümmete söylenmiştir. Yani siz isteyemezsiniz, doğru yolu aramasını da bilmezsiniz; ben ki Allah’ın elçisiyim; ben isterim.