Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Kuşkusuz Rabbin katındakiler O’na kulluk etmekten kibirlenmezler, O’nu tesbih eder ve yalnız O’na secde ederler.” (Â’raf, 206)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!” (Müslim, Salât 215. Ebû Dâvûd, Salât 148; Nesâî, Tatbîk 78)
İmam Muhammed İbnü’l-Arabî (ks) Ruhu’l-kuds adlı eserinde der ki:
“Namaz kılan kimsenin yaptığı davranışlardan şeytanı en çok perişan edeni secdesidir. Çünkü onun Allah’ın huzurundan kovulmasına sebep olan günahı, Âdem’e secdeden kaçınmasıdır. Çok secde yapmak ve secdeyi uzatmak şeytanı hüzünlendirir. İnsan namaz kılarken secde dışında şeytandan korunmuş değildir. Çünkü secde halinde olan birini gören şeytan günahını hatırlayıp hüzünlenir, dolayısıyla kendisiyle meşgul olarak secdedeki insanı aldatmaya fırsat bulamaz. Bu sebeple Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Âdemoğlu secde ayetini okuyup secde edince şeytan ağlayarak uzaklaşır ve: “Bana yazıklar olsun! Âdemoğlu secde ile emrolundu. Secde edip cenneti kazandı. Ben de secde ile emrolundum, fakat ondan kaçınarak cehennemi hak ettim.” der.” (Müslim, İman 133; Müsned, II, 440)
Kul secdede İblis’in şerrinden korunmuştur, fakat nefsin şerrinden korunmamıştır. Secde halindeyken gönle gelen havâtırın hepsi ya rabbânî, ya melekî, yahut nefsîdir. Şeytanın bunda bir dahli yoktur. Kul secdeden kalktığı zaman İblis eski halini alır, üzüntüsü kaybolup seninle meşgul olmaya başlar. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyan, 6.Cilt, 516. Sayfa, Erkam Yay.)
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Bâtın: Mahiyeti gizli olan, gözlerden, idrak ve duygulardan aslını gizlemiş ve zâtıyla bâtın olan, demektir.
Günün Nasihati
Secde hali, kulun Rabbine en yakın ve O’nun rahmetini kazanmaya en elverişli olduğu zamandır. Bu sebeple secdede yapılan dua ve zikirlerin kabul edilme imkânı daha fazladır.
Hz. Mevlânâ da soğuk Konya kışlarından birinde gece Karatay Medresesine gider orada sabah namazına kadar teheccüd namazı kılar. Oğlu Sultan Veled, babasının biraz gecikmesi üzerine endişelenerek hemen medreseye gider. Orada gördüğü manzarayla irkilir. Babası, alnını medresenin taş zeminine koymuş için için ağlamakta derin derin niyazlar etmektedir. Omzundan tutup kaldırmak ister; fakat kaldıramaz; başı yere yapışmış gibidir sanki.
Biraz dikkatli bakınca kandil ışığı altında hayretle, Mevlânâ”nın gözyaşlarının donarak alnını taşa yapıştırdığını görür. Hemen bir ibrikle ılık su getirip secde yerine dökerek buzları çözer ve “Babacığım, sabah namazı vakti geldi” diyerek onu yavaşça ve hürmetle yerden kaldırır. O sırada derin bir vecdle kendinden geçmiş Mevlânâ dalgın gözlerle oğluna, “Yavrum beni Rabbimden ayırdın” anlamında “Yavrum bize kıydın” der. Çünkü Mevlânâ, Mesnevî”de seher vaktinde dökülen ihlaslı gözyaşlarının kalbe hayat veren nisan yağmurları misâli olduğunu belirtir. Daha çok ağlayanların kalplerinin daha diri olacağını ifade eder.
Böyle bir secdede şeytan hüzünlenmek değil de ne yapsın.
Allah’a secde et ve (yalnızca O’na) yaklaş. (Alak 19)